Ülkemizin hem yeşil dönüşüm hem de sürdürülebilir üretim ve tüketim konusunda hızla kapsamlı politikalar oluşturması gerekecek.
COP26 sonrasında, iklim nötr olmak ve döngüsel ekonomi konuları artık geri dönüşü olmayacak şekilde hayatımıza girdi. Avrupa Birliği, üreticilerini karbonsuzlaştırma ve döngüsellik yolundaki yolculuklarında destekleyen önlemleri, özellikle de en karbon yoğun, malzeme bakımından zengin, nihâi ürünler için gömülü yaşam döngüsü emisyonlarına azalan sınırlar koyarak uygulamamız için Döngüsel Ekonomi Eylem Planı yayımladı.
Ülkemiz de Orta Doğu bölgesindeki savaşlar ve kaynakların azalması gibi hayati problemlerden maalesef payını alıyor. Doğal artışın yanı sıra göçmen akınlarıyla da artan nüfusumuz, konut talebindeki sürekli artış ve riskli yapı stoku tehlikesi, yüksek karbon salımına neden olan malzemelerin üretimi, enerji verimsiz üretim teknolojileri ve eski konut stoku, mevcut mevzuata uyumun izlenmesi, toplumun önemli bir bölümünün sürdürülebilirlik noktasındaki bilinçsizliği olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye’de sürdürülebilir üretim ve tüketim konusunda mevcut durumu gözden geçirmek için Türkiye’nin 2018 yılında Yüksek Düzeyli Siyasi Forum’da sunduğu 2. Gönüllü Ulusal İncelemeler Raporu’nu (GUİ) kısaca özetlersek:
- Sürdürülebilir üretim ve tüketim yaklaşımıyla doğrudan ilgili olan Sürdürülebilir Kalkınma Amacı (SKA) 12: Sorumlu tüketim ve üretim için sadece yüzde 10 ilerleme kaydedilmiştir.
- SKA’ların ulusal düzeyde izlenmesine yönelik göstergelere erişim, göstergelerin kalitesi, düzenliliği ve önceliğine dikkat çekilmiş ve bu konudaki mevcut durumun hedeflenen düzeyde olmadığı bildirilmiştir.
- Uluslararası izleme sistemi ile koordinasyondaki sorunlar vurgulandı, küresel göstergelerden sorumlu Birleşmiş Milletler (BM) ajansları (koruyucu ajanslar) tarafından sunulan veya doğrulanan göstergelerin BM SKA veri tabanına dâhil edilmesi zaman aldı; dolayısıyla bu durumun bu veri tabanından elde edilecek verilerle hazırlanacak değerlendirme raporlarının doğruluğunu gölgelediği bildirilmiştir.
- İlerlemeyi değerlendirmek için SKA’lara özgü sistematik bir değerlendirme süreci tanımlanmamıştır. SKA’ların kalkınma planlarına yansıtılarak takip edilmesi tercihi dikkate alındığında, bu yapıya ve ulusal süreçlere uygun değerlendirme mekanizmalarının güçlendirilmesi ihtiyacının devam ettiği bildirilmektedir.
Ayrıca, OECD ülkeleri için 2021 SKA gösterge tabloları (seviyeler ve eğilimler), SKA 12 kapsamında Türkiye için “önemli zorlukların devam ettiğini ve veri akışı sağlanamadığını” göstermektedir. SKA 13 İklim Eylemi için Türkiye’ye ilişkin göstergeler ise “büyük zorlukların devam ettiğini ve eylemlerin azaldığını” ortaya koymaktadır. Demek ki SKA 12 konusunun başarıya ulaşması için yeni stratejiler gerekmektedir. Özellikle sektörün değer zincirinin tüm bileşenlerinin ekolojik, ekonomik, sosyal, kültürel ve sürdürülebilir kimlik kazandığı bir konut ve inşaat sektörünün oluşturulması Türkiye için kritik bir durumdur.
Yapı anlamında döngüsel ekonomi fikri şu şekilde üç farklı katmana ayrılabilir:
- Şehirler veya kentsel yığınlar sistemini değerlendiren makro düzey,
- Yapıların ölçeğini dikkate alan orta düzey,
- Malzeme boyutuna odaklanan mikro düzey.
Döngüsel ekonomi fikrinin her seviye için uygulanabilirliği bir dereceye kadar mümkün olsa da bu uygulanabilirliği güçlendirmek için farklı seviyelerin birlikte çalışabilirliği ve tam entegrasyonu esastır.
Bu yaklaşım, farklı seviyelerin birbirini kapsadığı bir yaklaşımdan ziyade, her seviye arasında güçlü ve sağlam bağlar sağlanmasıyla mümkün olabilir.
Karbon nötr olmak, bir kişi veya kurumun saldığı sera gazlarını dengelemek ve net olarak sıfır sera gazına ulaşabilmek için, salınan sera gazı miktarına eş değer sera gaz salımına engel olacak projeler gerçekleştirmesi anlamına geliyor. Mevcut tüketimin azalması için ise güneş, rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak ve çalışmalarını sertifikalandırmak, “karbon nötr olmak” yolunda atılacak önemli adımlar olarak görülüyor.
Makro, orta ve mikro düzeyde sürdürülebilir tüketim ve üretim için ana başlıklar verilmiştir. Enerji verimliliği arttıkça inşaat süreçleri ve malzeme seçimleri giderek daha önemli hâle geliyor. Bu göz önüne alındığında sadece bina enerji verimliliğine ve yenilenebilir enerji kaynaklarına değil, aynı zamanda bina yerleşimine, kullanımına ve inşaat malzemelerinde kullanılan malzemelere de yatırım yapmamız gerektiği açıktır.
Ellen MacArthur Foundation, Material Economics Raporu’na göre 2050 yılına kadar, döngüsel ekonomi yöntemleri kullanılarak inşaat malzemelerinden kaynaklanan emisyonların yüzde 38’e kadar azaltılması düşünülebilir.
Nüfusu hızla artan ülkemizde doğal artışa ve göçe bağlı olarak hızlı bir kentleşme süreci yaşanmakta ve bu durum konut sorununu ön plana çıkarmaktadır. Ülkemizdeki göç ve konut sıkıntısı sorunlarının yanı sıra mevcut konut, plansız konut ve kentleşme ile ilgili sorunlar giderek daha fazla ortaya çıkmaktadır. Şehirlerimiz, iyi organize edilmiş bir mimari plana sahip olmayan kalitesiz gecekondular ve gecekondu apartmanlarıyla doludur. Plansız çok katlı yapılaşma ve hızlı betonlaşma sonucunda şehirlerimizin sorunları artmakta ve bunun sonucunda şehirler çirkin bir görünüm kazanmaktadır. Döngüsel eylem planına dayalı inşaat sektörü gerek global gerek yerel birçok çözüm üretmektedir. Bunlardan en önemlisi katmanlar hâlinde inşa etme konsepti, uyarlanabilir ve esnek yapılar tasarlarken bina ömrünü optimize eder, kullanım ömrü sonunda malzeme yenilemeyi olanaklı kılar, her bir farklı bina katmanının amaçlanan ömrünü dikkate alır. Bu yaklaşım, her bir binanın katmanının-site, yapı, dış görünüm, hizmetler, alan düzeni ve öğeler-beklenen ömrünü dikkate alır. Her bir katmanı mümkün olduğunca bağımsız olacak şekilde tasarlayarak, bitişik katmanları etkilemeden farklı katmanlar gerektiğinde yenilenebilir, geliştirilebilir veya değiştirilebilir. Bu durum; bakımı, esnemesi veya değiştirilmesi daha kolay binaların inşa edilmesine katkıda bulunur ve bileşenlerin kullanım ömürlerinin sonunda daha kolay geri kazanılmasına olanak tanır. Bina yaşam döngüsü aşamaları döngüsel ekonomi ilkeleri ile değerlendirilmiştir.
Bu değerlendirme, sosyal değer yaratmayı ve yatırımın ekonomik getirisini en üst düzeye getirirken bina yaşam döngüsünün tüm aşamalarında atık üretimini ve malzeme tüketimini azaltmayı amaçlayan bazı temel müdahalelerin belirlenmesini sağlamıştır.
Sonuç olarak inşaat sektörü yeni bir döneme girmiştir. Avrupa Birliği’nde sektör; yeşil yatırımlar, ucuz krediler ve hibelerle destekleniyor. Türkiye Paris Anlaşması ve AB Yeşil Mutabakatı’nın ortaya koyduğu hedeflere nasıl ulaşacak? Sıfır karbon yapılar ve mevcut yapılarda yeşil dönüşümde 2030 ve 2050 hedeflerine ulaşmak için devlet teşvikleri beklenmektedir. Ülkemizin hem sürdürülebilir üretim ve tüketim hem de yeşil dönüşüm konusunda hızla kapsamlı politikalar oluşturması gerekecek.