Yüksek mühendis Duygu Erten, 2000’li yılların başından bu yana küresel iklim kriziyle mücadelede en etkin role sahip alanlardan biriyle ilgili çalışmalar yürütüyor: yeşil binalar. Akademiden sahaya dek her alanda yüksek bir çabayla birçok projenin yürütücüsü ve aktivisti olarak içinde yer alıyor. Duygu Erten, bizlere bir binanın inşasından kullanımına dek hangi prensiplerle Yeşil Bina olabileceğini ve hem kişisel hem de ortak hayatımızın ekonomik ve ekolojik açıdan nasıl değiştirebileceğini anlatıyor.
Bize kendinizi tanıtabilir misiniz?
Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesinden İnşaat Mühendisi olarak mezun oldum. Sonrasında ABD’de İnşaat ve Çevre Mühendisliğinden master ve doktora aldım. İnşaat Yüksek Mühendisi ve ABD’de Yetkin Mühendis (PE) olarak çalışarak Türkiye’ye döndüm. Yöneticilikten kadın girişimciliğe, tam zamanlı akademisyenliğe uzanan farklı tecrübelerle dolu bir iş yaşamım oldu. On üzerinde sivil toplum örgütünde gönüllü olarak YK, komite üyesi ve aktivist olarak görev aldım. Şehirlerden binalara uzanan bina ve altyapı sektöründe sürdürülebilirlik ve direnç konularında çalıştım.
Bugüne dek yürüttüğünüz çalışmalardan bahsedebilir misiniz?
2000 yılından beri sürdürülebilir dirençli şehirler ve yeşil binalar alanında çalışıyorum. 2006 yılında Clinton Vakfının İstanbul Direktörü olarak Türkiye’de göreve başladım. İşim C-40’ın İstanbul için iklim değişikliği ile ilgili çalışmalar yapmasını sağlamaktı. C40 Kentleri (C40 Cities) iklim değişikliği konusunu ele almak üzere metropol kentlerin bir araya gelerek oluşturdukları bir ağdır. C40, etkili bir işbirliği, bilgi paylaşımı ve iklim değişikliği ile ilgili anlamlı, ölçülebilir ve sürdürülebilir politikalar belirleyen kentleri destekleme amacı gütmektedir. 2010’dan itibaren senelerce yöneticiliğini yaptığım bir SME olan TURKECO firmasında, şehirler, mahalleler ve binalar konusunda stratejik ortaklıklar kuran ve sürdürülebilirlik stratejileri kurgulayıp yöneten çalışmalar yaptım. 2016’dan beri akademisyen olarak yeşil tasarım ve inşaat, sertifika sistemleri, yeşil mühendislik, inşaat ve yıkım atıkları, döngüsel ekonomi alanlarında İTÜ, Boğaziçi ve Medipol Üniversitesi’nde dersler veriyorum. Aynı zamanda MEDİPOL İklim Değişikliği Araştırmaları Merkezinin Direktör Yardımcısıyım. 2018’den beri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü ile Sera Gazı Ulusal Katkı Hedefinin Gerçekleştirilmesi İçin Kapasite Geliştirme ve İzleme Projesinin içinde uzaman olarak çalışıyorum ve “Bina ve Atık” kısımlarının yürütücülüğünü yapıyorum.
EMİSYONUN %70’İNDEN KENTLER SORUMLU
Yerel yönetimlerle ne tür çalışmalar yürüttünüz?
İklim değişikliğiyle mücadelede, süregelen savaşlardan biri de şehirlerde gerçekleşiyor. Sera gazıyla ilgili emisyonların %70’inden kentsel alanlar sorumludur. Bu, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından hazırlanan en son raporda vurgulanmıştır. Bu nedenle belediyeler başta İklim ve Enerji Eylem Planları oluşturmak ve sonrasında bu stratejiler doğrultusunda yapılacakları eyleme geçirmekten sorumlular. Başta Gaziantep olmak üzere birçok belediyenin binalarının yeşil yapılması ve var olan binalarının yeşile dönüştürülmesine destek verdim. Clinton İklim Girişimi projesinde atığın karbonsuzlaşmasından kamu binalarının yeşil dönüşümüne kadar iklim değişikliğinin önüne geçecek her alanda çözümler sunduk. 2000’li yıllardan beri yaptığım çalışmalar beni şu noktaya getirdi: her ne kadar yeşil bina ön yatırım maliyetinin geri dönüşünün hesaplanmasıyla aslında yeşil değeri sıfır maliyetle başardığımız ortaya çıksa da geri dönüş sürelerinin uzun olması nedeniyle bu ön yatırım finansmanı yeşil bina sektörünün önünü kapamaktadır.
Yeşil veya sürdürülebilir bina, inşası ve özellikleri nedeniyle bulunduğu çevrenin yaşam kalitesini koruyabilen veya artırabilen binadır. Yeşil binalar enerji ve su tüketimini en aza indiriyor ve iklim değişikliğiyle mücadele etmeyi amaçlayan sürdürülebilir kentsel gelişimin önemli bir parçası. Büyük gökdelenlerden yeni müzelere, daha sorumlu şehir planlamasına giden yolu açan en önemli unsurlardan biri de yeşil binalar. BM 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına ulaşmanın bir yolu da yeşil binalar inşa etmek ve var olanları iyileştirmektir. Bunun için ülkeler 2030 ve 2050 hedefleri koymuş, NZEB binalar için yol haritaları çizmiş ve standartlar oluşturmuştur. Bununla birlikte, gelecekteki iklim krizlerini önlemek için durumun aciliyeti göz önüne alındığında, bu hedefe ulaşmak hiç de kolay olmayacaktır. Çünkü iklim etkisi her yıl artıyor ve nüfus artış hızıyla aynı oranda. 2030’a kadar, dünya çapındaki insanların %28’i bir milyondan fazla nüfusu olan şehirlerde yoğunlaşacak. Bu, on iki yılda 5 puanlık bir artışı temsil ediyor. Bu insanların hepsinin konut ihtiyacı olacak.
BİR BİNA NASIL YEŞİL OLUR
Bir binanın yeşil olması için inşaatından kullanımına kadar hangi prensiplerin işlemesi gerekir?
Bir binanın yeşil olması için tasarım ve inşaatla ilgili çeşitli konularda belli kriterlere uyulması gerekir. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
- Konum ve ulaşım
Çevreye duyarlı yerlerde inşa etmek ve özel araç kullanımını azaltmak için toplu taşımaya yakın güzergâhların seçimi.
- Sürdürülebilir araziler
Doğal yaşam alanını korumak ve sürdürmek, kirliliği ve doğal kaynakların kullanımını azaltmak ve doğa ile etkileşimi kolaylaştırmak için doğru araziler seçmek.
- Suyun verimli kullanımı
İnşaat sırasında su kullanımını en aza indirmek ve binanın su ayak izini azaltmak için mekanizmalar sağlamak.
- Enerji ve atmosfer
Kirliliği azaltmak için enerji tüketimini azaltan, yenilenebilir enerji kullanın ve enerji verimliliğini artırmak.
- Malzemeler ve kaynaklar
Geri dönüşüm sistemlerini dahil eden, sürdürülebilir malzemeler kullanmak ve inşaat sırasında mümkün olduğunca çok kaynak tasarrufu sağlamak.
- İç mekân çevre kalitesi
Hava temizliği, termal kontrol ve gürültü kirliliği gibi alanlarda belli standartlara uymak.
- Tasarım inovasyonu
İnşaatı sırasında yenilikçi sürdürülebilirlik stratejileri uygulamak. Bulunduğu yer için çevre, sosyal eşitlik ve halk sağlığı açısından iyileştirmeler sağlamak.
Yıkıma gerek kalmadan, var olan binaları yeşil hale getirmek nasıl mümkün olur?
İç mekân havasını ve çevre kalitesini iyileştirmek, kurumsal çevre taahhüdünü göstermek, halkla ilişkileri ve tanıtımları geliştirmek, çalışan verimliliğini artırmak ve çalışanların elde tutulmasını sağlamak ile. Bu alanda yapılan bir anket çalışması, katılımcıların çoğunluğunun belirtilen faydaların çoğunu elde ettiği sonucuna vardı.
DOĞAYLA TEMAS İŞ GÜCÜ VERİMLİLİĞİNİ ARTIRIR
Bu binaların ekonomik ve ekolojik faydalarını anlatabilir misiniz?
Yeşil bir iyileştirme sonrası yapılan bir ankette, ankete katılanların yüzde 93’ü şirketin yetenek çekme yeteneğinde olumlu bir fark gördü: yüzde 87’si işgücü verimliliğinde bir iyileşme gördüğünü, yüzde 75’i çalışan sağlığında bir iyileşmeye tanık olduğunu ve yüzde 73’ü yeşil güçlendirmelerin uygulanması sonucunda maliyet düşüşleri elde ettiğini bildirdi. Enerji fiyatları yükselmeye devam ettikçe, enerji verimliliğinin göreceli faydaları giderek daha önemli hale gelecektir. Kanıtlar, yeşil bina iyileştirmeleri için enerji tasarruflarının yeni yapılardan elde edilenler kadar önemli olmadığını belirtse de yine de önemli bir ölçüde tasarruf elde edilmektedir. Enerji verimliliğini artırmak için güçlendirme önlemleri şunları içerebilir: ısıtma ve havalandırma sistemi iyileştirmeleri, aydınlatma yükseltmeleri, su tasarrufu bağlantı parçaları ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması. Bir yeşil iyileştirme sırasında sürdürülebilir malzemeler kullanmak daha az sayıda değiştirme döngüsü gerektirdiğinden ve daha az bakım ihtiyacı nedeniyle uzun vadeli finansal faydalar da sağlayabilir. Ticari açıdan bakıldığında, çalışan verimliliğini artırmak için her zaman teşvikler olacaktır. Araştırmalar, verimliliği artırmak için en küçük iyileştirmeleri bile yaparak, şirketlerin daha enerji tasarruflu binalardan elde edeceklerinden daha yüksek finansal faydalar elde edebileceklerini göstermektedir. Yüksek düzeyde doğal gün ışığı, uygun seviyeler ve yapay ışık türleri, yeşil malzemeler, dış mekân havalandırması, termal konfor ve açık alanlar gibi özelliklerin çalışanların üretkenliğini olumlu yönde etkilediği kanıtlanmıştır. Çalışanlara daha doğal manzara içeren bir görünüm sağlamak için yeşil iyileştirme kullanmanın refahı artırabileceği bir dizi çalışma ile doğrulanmıştır. İşçiler doğayla iç içe olduklarında daha az hayal kırıklığı ve stres belirtileri gösterir, sabır ve genel memnuniyet seviyeleri artar. Bu, biyofili kavramını veya insanların doğayla bağlantı için biyolojik bir ihtiyaç duyduğu fikrini desteklemektedir. İş günü boyunca doğaya bağlı olmak kişisel refahımızı, üretkenliğimizi ve toplumsal ilişkilerimizi olumlu yönde etkileyebilir.
TÜM BİNALARIN YEŞİL OLMASI İÇİN ÇABA SARF EDİLMELİ
Her kamu binasının performansını değerlendirmek gerek. Eğitimli bir denetçi kullanılarak enerji denetimi gerçekleştirmek gerek. Binanın enerji kullanımını ölçülmeli. Unutmayın, ölçülen şeyler iyileştirilebilir. Hizmet programı kullanımını etkili bir şekilde yönetebilen kamu yöneticilerini etkinleştirip ödüllendirirsek bu diğer kamu çalışanlarını da motive edecektir. Çalışanlara göreceli enerji kullanımlarını anlamaları için bağlam sağlayın. Enerji kullanımı azaltmak için ipuçlarını ve en iyi uygulamaları paylaşın. Belediyeler sadece kendi binaları için değil aynı zamanda kendi bölgelerinde bulunan tüm binaların yeşil olması için efor sarf etmelidirler. Belirli bir sürdürülebilirlik seviyesine ulaşan projelerde inşaat, plan ve saha izinleri için izin sürecini kolaylaştırmak gerekir. Belediyeler, yeşil bina derecelendirme sistemlerinin belirli seviyeleri için uygulama, bina veya izin ücretlerinden feragat edebilmelidir.
Yeşil Bina inşası nasıl teşvik edilebilir?
Yeşil krediler, küçük işletmelerin yeşil bina inşa etmelerine yardımcı olur ve bu özellikle yeşil bina programları oluşturmamış bölgelerde etkili olabilir.
Belediyeler bir dizi indirim ve teşvik sunabilir. Örneğin, Kaliforniya’da Pasadena şehri, “Su ve Güç Yüksek Performanslı Bina Programı” aracılığıyla, minimum sertifikasyonu aşan geliştiriciler, binanın 100 bin dolara kadar performans gösterdiği koddan daha iyi her yüzde verimlilik için bir aylık elektrik tasarrufu elde edecektir.
GERİ DÖNÜŞÜM ARTIRILMALI
Hangi detaylar bu süreçlerin etkin ve verimli olmasını sağlar?
Belediyeler enerji tasarruflu aletlerini toplu olarak satın alabilir ve indirimli fiyatlar sunabilirler. Ayrıca, şehirler su tasarrufu ve/veya enerji kullanımı için indirim sağlayabilir. Yüksek verimli aydınlatma takılmalı. Aydınlatma gücündeki her 3 watt’lık azalma, HVAC’ta kabaca 1 watt’lık bir azalmaya neden olur. Betonun ısı yalıtımını artırmak için binanın dış cephesine süper yalıtım panelleri uygulanabilir. Afyonkarahisar Ticaret Odasının yaptığı gibi güneş panelleri arazi uygunsa saha içerisine kurulabilir. Kapılar ve pencereler genellikle önemli ısıtma ve soğutma kayıplarına neden olur, bu nedenle cam ve kapılar, düzgün sızdırmazlık yüklediğinden ve mümkün olduğunda eski ürünleri değiştirin. Karartma ayarları, çift seviyeli anahtarlama, hareket sensörleri ve zamanlayıcılar sunan aydınlatma kontrollerini kullanmak gerekir. Cephe iyileştirmeleri, hava sızdırmazlığını iyileştirmeyi, yalıtım eklemeyi ve kanal sızdırmazlıklarını iyileştirmeyi içermelidir. Evaporatif bobinin rutin temizliğini içeren bina ve sistemlerin sürdürülebilirliğine yönelik en iyi uygulama yaklaşımına sahip yeşil bir bakım programı geliştirilmeli, rutin filtre değişimi ve su ısıtıcısı sıcaklık ayarlarının rutin kontrolleri yapılmalı. Yeni duş başlıkları, düşük akışlı tuvaletler, yıkama vanaları ve çift yıkama sistemleri dahil olmak üzere düşük akışlı sıhhi tesisat armatürleri takılmalı. Sızıntı tespiti de kritik öneme sahiptir. Peyzaj, havuz ve haşere kontrolü için geri kazanılmış su, sulama sensörleri, zamanlayıcılar ve yeşil ürünler kullanarak suya ve kuraklığa dayanıklı peyzajı benimsenmeli. Yansıtıcı çatı, ısı adası etkisini azaltır. Geri dönüşümü artırmak gerek. Birçok belediyede geri dönüşüm ya sübvanse edilmeli ya da sabit bir ücret karşılığında toplanmalı.
Türkiye’de hangi kamu binalarını örnek gösterebiliriz?
Sarıyer ve Küçükçekmece Belediyeleri yeni binalarını yeşil bina yaptılar. Gaziantep ve Afyonkarahisar Ticaret Odası kamuda yeşil bina yapan ve uluslararası standartlara uygun yeşil iyileştirme yapan belediyeler.
Kamuya ait yeşil binalarla ilgili siz neler yaptınız?
Clinton Vakfında görevim kamu binalarının enerji verimli olmalarının önünü açan ESCO pazarını genişletmekti. ESCO pazarı ile ilgili araştırmalar yaptık. Aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediyesine Enerji verimliliği ve Yeşil Bina eğitimleri verdim. Birçok belediye binasının BREEAM sertifikası almasına katkıda bulundum.
DANIŞMANLIK FİRMALARI DEĞİL TASARIMCILAR ÖNCÜLÜK ETMELİ
ABD’de yürüttüğünüz çalışmalardan bahsederek ülkemizdeki yeşil bina anlayışını karşılaştırabilir misiniz?
Türkiye’de yeşil bina sektörünün gelişmesine maalesef danışmanlık firmaları liderlik ediyor. Hele bunlardan bazıları malzemecilerle anlaşarak yürüyorlar. ABD’de ise yeşil sektörünü daha çok tasarımcılar yönlendiriyor. Olması gerektiği gibi.
2019 yılında düzenlenen MARUF etkinliği dünyanın her yerinden yerel yönetici, akademisyen, öğrenci, özel sektör temsilcisi ve kent hayatına yönelik çalışmaları olan katılımcıları bir araya getirdi. Bu yıl ekim ayında düzenlenecek olan MARUF21’de alanınızla ilgili olarak masaya yatırılmasını istediğiniz başlıklar nelerdir?
Kentler arasında projeler üzerinden işbirliği sağlanması için bir WEB tabanlı paylaşım platformu kurulması ve teknik bilgi, finans gibi kaynak paylaşımlarının önünün açılması, yenilikçi kent temelli çözümler önerilmesi ve sergilenmesi. Ayrıca iklim değişikliği ile mücadele eden belediye yönetimleri arasında bağlantı kurarak ve diyalog zemini oluşturarak karşılıklı bilgi ve tecrübe aktarımının sağlanması. Çünkü herkesin her şeyi bağımsız keşfetmesine zamanımız yok, Bunun için MARUF bir çatı örgütü olabilir.
Uzman olarak H2020 projesi olan Akıllı Aileler için Akıllı Finansman projesini yürüttünüz. Bu projeden bahseder misiniz?
Projemiz, yeşil konutlar için çok iddialı standartlar belirlemenin ve bunları başarmak için finansal araçlar sağlamanın vatandaşlar, endüstri ve tüm yeşil ekonomi için harika olduğu fikrine dayanıyor. Alıcılarda zihniyet değişikliği yaratmaya yani sadece konutun satış fiyatına bakmak yerine enerji, sağlık maliyetleri ve onarım maliyetleri dahil olmak üzere toplam sahip olma maliyetini düşünmeyi öğrenmelerine çalışıyoruz. Alıcılar bu koşullarda düşünürse, aylık bazda daha az aidat ödeyebilir ve daha rahat ve sağlıklı olan daha düşük bir enerji faturasıyla daha iyi, daha yeşil bir konuta sahip olabilirler. Bu şekilde, doğru konut inşa etmek için finansmanı, en kritik olan, erken aşamada projelerine kaynak getirmek için kullanıyorlar ve yıllarca fayda sağlıyorlar.
Projenin ilerleyişini anlatabilir misiniz?
Bu projede İrlanda ve Romanya’daki ekip arkadaşlarım, Avrupa Net-Sıfır enerji standartlarını ve inşaat atıkları direktifini planlanandan önce karşılayan veya standartları kat kat aşan konutlar yaratan bazı emlak geliştiricileri belirledi. Diğer inşaatçıları daha fazlasını hedeflemeye ve bu standartları gerçekleştirmeye teşvik ettik. Sadece Romanya’da yaklaşık 10.000 konut birimini ve Romanya’da teslim edilen yeni konut pazar payının yaklaşık %10’unu temsil eden yaklaşık 25 yeşil konut projesi var. Daha da büyük bir başarı, bunu 11 yeni ülkeye çoğaltmak için H2020 finansmanı almış olmamızdır. Bugüne kadar 306 milyon vatandaşa ulaştık. Tüm bu yeni ülkelerde olumlu etkiler yaratmak için gerçek bir şansımız var.
FİNANS DÜNYASINI SÜRECE DAHİL ETMEYİ BAŞARDIK
Proje fikri nasıl oluştu?
Program fikri Kaliforniya’dan iş arkadaşım Steven Borncamp’e ait. İkimiz de kendi ülkelerimizde Yeşil Bina Konseylerini kurduk. Yönetimlerinden ayrıldıktan sonra, bu derneklerin kurucuları olarak yeşil bina sektörüne destek vermeye devam etmek için “Yeşil Finans ve Yeşil Konut Platformu” kurmayı planladık. Projede Türkiye, Danimarka ve Belçika araştırma uzmanlığı sağlıyor ve ben de Türkiye’deki yürütücü olarak yeşil mortgage programını uygulayacak bankalar ve konut geliştiricileri arıyorum. Geçtiğimiz sene platformun başkanı olarak Brüksel’de AB Taxonomy Komitesinde yer aldım. Projeye yeşil ürünü olan bankalar, yeşil konut geliştirmek isteyenler, bu konutları sertifikalamak isteyenler ve yeşil ürün üreticileri kısacası tüm servis sağlayıcılar katılabilir. Türkiye’de sürdürülebilir konut platformu kurarak bu çalışmalara finans dünyasını çekmeyi başardığımızı düşünüyorum.
Sizce yerel yöneticiler yeşil bina konusunda nasıl aksiyon almalı?
Yeşil konut finansmanı enerji yoksulluğu konusuna da çözüm getirebilir. Bu da her belediyenin ilgisini çekecektir. Özellikle dünyada en fazla göç alan ülkelerden biri olduğumuz için. Belediyeler öncelikle bu proje kapsamında tüm Avrupa belediyelerine imzaya açtığımız destek metnini imzalayabilir. Türkiye’de ilk imzalayan belediye Sarıyer Belediyesi oldu. Belediyeler konut ve diğer binalar için açtıkları ihaleleri yeşil şartnamelerle açabilirler.
Kaynak: https://marmaralife.com/2021/06/09/kuresel-iklim-kriziyle-mucadelede-basat-unsur-yesil-bina/